Haydarpaşa' dan Bir Kesit



.....

Ardı ardına dizilmiş vagonların yanından usulca mırıldanarak küçük adımlarla ilerleyen mink kız çocuğunun elinden tutan babasına söylediklerine kulak misafiri olmuş yürüyordum... "Baba anneme gider...." Tam o sırada hızlandım...

"Yok efendim koltuk takımı şöyle olacakmış da yatak odası böyle olacakmış. Biz kaynanamıza böyle mi..."  diye hararetle yanındaki kocasına veryansın eden kaynanayı da geçtim bi hışımla. Ve bir kaç konuşma daha derken kalabalık arttığından olsa gerek artık sesler adeta uğultuya dönüşmüştü..

Ellerim cebimde ilerleyerek haydarpaşanın denize bakan ve bi okadar da tarih kokan kapılarının birinden dışarı çıktım. "İşte İstanbul" dedim kendi kendime ve hafiften küflenmeye yüz tutmuş tablamı cebimden çıkarıp,  Adıyaman Tütününden sardığım son cigaramı da yaktım tellendirmeye başladım yavaş yavaş. O sırada bıyıklarını yalayarak yanıma yaklaşan miskin alacalı bi kedi ile göz göze geldim, geldim gelmesine ama o da benim guruldayan karnımın sesini duymuş olacak ki pek yanımda durmadan geçip gitti. Bi an gülümsedim , gülümsememle birlkte hissettiğim suçluluk acı bir ifade uyandırdı yüzümde. Bu suçluluk da neyin nesiydi ? Sigaradan bi nefes daha çektim ve Beşiktaş vapur iskelesine doğru düşünceli adımlarla yürümeye başladım.

Yürürken zihnimde canlanan anılara mani olamıyordum. Durmadan aklıma gelen eskiye dair yaşanmışlıklar kah içimi burkuyor kah heyecanlandırıyor kah gözlerimin dolmasına neden oluyordu. Boğazım düğüm düğümdü ve ben karmaşık duygular içerisindeydim.  Öyle ya iç içe geçmiş duyguların kendisi değil miydi zaten hayat ?

.....












Yorumlar

Popüler Yayınlar